
İsrail'in UNRWA Zulmü Lahey'de Yargılanıyor! Şok İddialar!
İsrail'in Birleşmiş Milletler (BM) kuruluşlarına yönelik kısıtlamaları, Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) sert bir şekilde eleştirildi. Pakistan ve Katar, İsrail'in BM Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı'nı (UNRWA) hedef almasını ve Gazze'deki insani yardımları engellemesini uluslararası hukukun ihlali olarak değerlendirdi. Bu durum, Filistin halkının temel haklarına yönelik ciddi bir tehdit olarak nitelendirildi. Lahey'deki duruşmalarda 39 devlet ve 4 uluslararası kuruluş, İsrail'in BM kuruluşlarına yönelik kısıtlamalarına ilişkin görüşlerini sunacak.
"Uluslararası Hukukun Dokusunda Bir Leke"
Pakistan'ın Lahey Büyükelçisi Syed Haider Shah, mahkemede yaptığı açıklamada, davanın İsrail'in Filistin halkına yönelik zulmünün bir parçası olduğunu belirtti. Shah, "Uluslararası hukukun dokusunda bir leke olan bu süreç, 1948 Nekbe'sinden bu yana devam etmekte ve bugün İsrail'in Gazze'ye ayrım gözetmeksizin saldırarak Doğu Kudüs ve Batı Şeria'yı işgal etmesiyle kendini göstermekte" dedi. Ayrıca, İsrail'in ateşkesi bozarak Gazze'deki sivillere yönelik saldırıları yeniden başlattığını ve bu saldırılarda birçok Filistinlinin hayatını kaybettiğini vurguladı.
Büyükelçi Shah, İsrail'in Gazze'ye yapılan insani yardımları engellediğini ve Gazze'nin açlık tehdidi altında olduğunu belirtti. İsrail'in insani yardım çalışanlarını hedef aldığını da sözlerine ekledi: "23 Mart 2025 sabahı erken saatlerde İsrail askerleri Gazze'deki bir Kızılay konvoyuna ve bir UNRWA aracına saldırdı. 15 yardım görevlisi öldürüldü." Shah, UNRWA'nın hayat kurtaran çalışmalarına izin verilmesi gerektiğini ve milyonlarca insanın hayatının bu kuruluşa bağlı olduğunu ifade etti.
İsrail'in UNRWA'ya Yönelik Tutumu: BM'ye Tehdit Mi?
Shah, İsrail'in UNRWA'ya yönelik suçlamalarının kurgudan ibaret olduğunu ve bu eylemlerin uluslararası hukukun ihlali anlamına geldiğini savundu. "İsrail'in UNRWA'ya yönelik tutumu, BM tarihinde uluslararası bir kuruluşun ayrıcalık ve dokunulmazlıklarının en önemli ihlallerinden birini yansıtmaktadır" dedi. Bu durumun BM'nin küresel operasyonlarına yönelik bir tehdit olduğunu ve mahkeme tarafından bu şekilde ele alınması gerektiğini vurguladı.
Panama adına sunum yapan Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Fernando Gomez-Arbelaez, mahkemeyi yargı yetkisini kullanmaya ve İsrail'in işgal altındaki Filistin topraklarındaki yükümlülükleri konusunda bir danışma görüşü vermeye çağırdı. Polonya temsilcisi Artur Harazim ise yalnızca müzakere edilmiş iki devletli bir çözümün İsrail işgalini sona erdirebileceğini ve Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin hakkını sağlayabileceğini dile getirdi.
Varşova Üniversitesi'nden Profesör Patrycja Grzebyk, İsrail'in Cenevre Sözleşmesi kapsamında insani yardıma erişimin sağlanması ve yardım çabalarıyla işbirliği yapılması da dahil olmak üzere yasal sorumluluklar taşıdığını yineledi. "İşgal durumlarında diğer devletlerle ve tarafsız insani yardım kuruluşlarıyla işbirliği bir tercih değil, zorunluluktur" dedi. Ayrıca, insani yardım çalışanlarına yönelik saldırıların soruşturulması gerektiğini ve bu çalışanların uluslararası insancıl hukuk kapsamında korunduğunu vurguladı.
Katar'dan Sert Tepki: "İnsan Hayatını Hiçe Saymak"
Katar'ın Lahey Büyükelçisi Dr. Mutlaq Al-Qahtani, İsrail'in insani yardımları engellediğini, yardım konvoylarını ve hayati altyapıyı hedef aldığını belirterek, "İsrail'in eylemleri, insan hayatını tamamen hiçe saydığını gösteriyor" dedi. Al-Qahtani, işgalci bir güç olarak İsrail'in Gazze'ye yardım erişimini belirleme konusunda hiçbir yasal yetkisi olmadığını, bunun Filistin halkının uluslararası hukuktan kaynaklanan bir hakkı olduğunu vurguladı.
İsrail'in UNRWA'ya yönelik hamleleri ve Gazze'deki insani yardımlara uyguladığı kısıtlamalar, uluslararası toplumda büyük bir tepkiyle karşılanıyor. Lahey'deki duruşmalar, bu konunun uluslararası hukuk çerçevesinde ne kadar ciddiye alındığını gösteriyor. UAD'nin vereceği karar, İsrail'in gelecekteki politikaları ve Filistin halkının yaşam koşulları üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilir. Bu gelişmeler, uluslararası toplumun Filistin sorununa çözüm bulma çabalarının ne kadar kritik olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.