Darülfünun İlahiyat Fakültesi Neden Kapatıldı? Şok Gerçek!
Gündem

Darülfünun İlahiyat Fakültesi Neden Kapatıldı? Şok Gerçek!


25 May 20255 dk okuma4 görüntülenmeSon güncelleme: 25 May 2025

1924'te medreselerin kapatılmasıyla Türkiye'de köklü bir din eğitimi geleneğine son verildi. Bu boşluğu doldurmak üzere kurulan İstanbul Darülfünunu İlahiyat Fakültesi, Cumhuriyet'in yeni eğitim politikaları çerçevesinde şekillendirilen önemli kurumlardan biri oldu. Ancak fakülte, sadece sekiz yıl ayakta kalabildi. Peki, bu kısa sürede neler yaşandı ve fakülte neden kapatıldı? İşte detaylar:

Fakültenin Kuruluşu ve Amacı

Darülfünun İlahiyat Fakültesi, 3 Mart 1924'te yürürlüğe giren Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile kuruldu. Kanunun amacı, ülkedeki tüm eğitim kurumlarını Maarif Vekâleti'ne bağlamak ve medreseleri kapatmaktı. Aynı kanunun dördüncü maddesi ise Darülfünun bünyesinde, "yüksek diniyat mütehassısları yetiştirilmek üzere" bir ilahiyat fakültesi kurulacağını duyuruyordu. Cumhuriyet yönetimi, eski rejimin başkentinde yer alan bu köklü eğitim kurumunun sadakatinden hiçbir zaman tam anlamıyla emin olamadı ve bu yüzden Darülfünun, 1933’te kapatılana dek geçen sekiz yıl boyunca sürekli reforme edilmesi gereken bir kurum olarak diken üstünde varlığını sürdürdü.

Fakülteye giriş şartları, Edebiyat Fakültesi'ne başvuru koşullarıyla benzerdi: Lise mezunu olmak ve Arapça ile Farsça sınavlarını geçmek. Ancak kapatılan Sahn, Süleymaniye, Medresetü’l-Vaizîn ve Medresetü’l-Kuzat öğrencilerine ayrıcalık tanındı; bu öğrenciler sınavsız olarak fakülteye kabul edildiler. Fakültenin hocaları ise döneminin saygın isimleriydi. Meşhur âlim İzmirli İsmail Hakkı, Şerafettin Yaltkaya, Mehmed Ali Aynî, Şemseddin Günaltay ve Fuad Köprülü gibi isimler fakültede ders veriyordu.

Eğitim Anlayışındaki Değişim

Fakültenin kuruluş amacı, medrese geleneğinden farklı bir uzman tipi yetiştirmekti. Amaç artık bir "İslâm âlimi" yetiştirmek değildi. Bu yüzden müfredat daha çok çağdaş sosyal bilimler ağırlıklı olarak tasarlandı. Klasik İslami ilimler bile dönemin baskın pozitivist sosyal bilimler anlayışı çerçevesinde ele alınıyordu. Bu durum, ilerleyen yıllarda fakültedeki din eğitiminin niteliğiyle ilgili eleştirilerin de temelini oluşturacaktı.

Bu yeni yaklaşım, fakülte öğrencilerinin tepkisini çekti. Öğrenciler, "laik bir bakış açısıyla dini, özellikle de İslam'ı inceleyip değerlendirmekteydiler." Bu durum, 1927 Türkiye'sinin ruh hâlini, din ve kimlik ilişkisini fakülte koridorlarından yansıtan çarpıcı bir örnekti.

Kapanışa Giden Süreç

Darülfünun İlahiyat Fakültesi'nin öğrenci sayısı, kurulduğu 1924 yılından itibaren hızla azaldı. Fakültenin kapatıldığı 1933 yılında ise bu sayı 20'ye kadar düşmüştü. Bu düşüş, sadece kamuoyundaki olumsuz algıyla değil, din eğitimi almış kişilere yönelik iş imkânlarının ciddi şekilde daralmasıyla da doğrudan ilgiliydi.

1933'te yapılan Üniversite Reformu ile Darülfünun tüm fakülteleriyle birlikte kapatıldı ve yerine İstanbul Üniversitesi kuruldu. Yeni kurulan İstanbul Üniversitesi'nde İlahiyat Fakültesi'ne yer verilmedi. Böylece 1924'te medreselerin kapatılmasıyla yerine kurulan İlahiyat Fakültesi, sadece dokuz yıl sonra o da kapatılarak yüksek din eğitimi bir kez daha kesintiye uğramış oldu.

Yerine, Edebiyat Fakültesi bünyesinde kurulan ama görev tanımı ve kapsamı pek net olmayan İslam Tetkikleri Enstitüsü getirildi. Türkiye’de yükseköğretim seviyesinde din eğitimi, ancak 1949’da kurulan Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ile yeniden başlayabilecekti.

Darülfünun İlahiyat Fakültesi'nin kapatılması, Türkiye'deki din eğitimi tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. Fakültenin kısa süren hikayesi, Cumhuriyet dönemi din politikalarının ve eğitim anlayışının karmaşıklığını gözler önüne seriyor. Fakültenin kapatılmasıyla birlikte yaşanan kesinti, yüksek din eğitiminin yeniden başlaması için uzun bir süre beklenmesine neden oldu.