
Cezaevi Sevkleri Aileleri Yıkıyor Mu? İnfaz Hukukunda Adalet Nerede?
Türkiye'de cezaevlerindeki doluluk oranları tartışılırken, bir yandan da mahkumların farklı cezaevlerine sevkleri gündeme geliyor. Özellikle "Aile Yılı" ilan edilen bu dönemde, mahkumların ailelerinden uzak cezaevlerine nakledilmesi, infaz hukukunda adaletin sorgulanmasına neden oluyor. Peki, bu sevkler ne kadar insani ve hukuki?
Cezaevi Sevkleri: Aileler İçin Yeni Bir Cezalandırma mı?
Mahkumların sevk edilmesi, sadece onların değil, ailelerinin de hayatını derinden etkiliyor. Özellikle uzak şehirlere yapılan sevkler, ailelerin ziyaretlerini zorlaştırıyor, hatta imkansız hale getirebiliyor. Bu durum, aile bağlarının zayıflamasına ve mahkumların sosyal hayata yeniden entegre olma şansının azalmasına yol açabiliyor. Cezaevlerindeki sevkler, hukukun bir bilinmeze naklidir adeta. Peki, bu sevklerin gerekçesi nedir? Zorunlu haller nelerdir?
İstanbul gibi büyük bir şehirde bile, iki saatlik mesafedeki bir cezaevinden mahkumları alıp İzmir, Eskişehir, Bandırma, Gebze gibi uzak şehirlere nakletmek, aile bağlarını koparmak anlamına gelmiyor mu? Bu durum, ayrı bir cezalandırma olarak değerlendirilebilir mi?
İnfaz Hukuku: Bilinmeyen ve İhlallerin Yaşandığı Alan
İnfaz hukuku, devletin insanları hapsetmesi ve özgürlüğünü kısıtlaması anlamına gelir. Ancak, bu süreçte hukukun ve adaletin sağlanması büyük önem taşır. İnfaz hukuku, en az bilinen, en çok uygulanan ve hak ihlallerinin en çok yaşandığı bir hukuk dalıdır. İnfaz etme; yargı kararını yerine getirmektir, uygulamaktır. Devletin sözünü geçirmesi ve zor hakkını kullanmasıdır.
Türkiye'de 5275 sayılı "Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun" bulunmaktadır. Bu kanunun temel ilkesi, ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında hükümlülerin ırk, dil, din, milliyet, renk, cinsiyet, doğum, felsefi inanç, milli veya sosyal köken ve siyasi veya diğer fikir yahut düşünceleri ile ekonomik güçleri ve diğer toplumsal konumları yönünden ayırım yapılmaksızın ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınmaksızın uygulanmasıdır. Kanunun temel amacı ise, hükümlünün yeniden suç işlemesini önlemek, toplumu suça karşı korumak ve hükümlünün tekrar sosyalleşmesini teşvik etmektir. Hapislik, insan onuruna saygının korunmasını sağlayan maddi ve manevi koşullar altında çektirilmelidir.
Anayasa Mahkemesi ve AİHM Kararları: Nakillerde Aile Bağının Önemi
Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları, cezaevi nakillerinde aile bağının korunmasının önemine dikkat çekmektedir. AİHM, mahkumların ailelerinin ikamet ettiği yere yakın bir cezaevine nakledilme taleplerinin reddedilmesinin, özel ve aile hayatına saygı hakkının ihlali olduğuna hükmetmiştir. Bu kararlar, cezaevi yönetimlerinin nakil kararlarında ailevi durumları dikkate alması gerektiğini vurgulamaktadır.
- AİHM Avşar ve Tekin / Türkiye Kararı: Ailelerinin ikamet ettiği yere yakın cezaevine nakil taleplerinin reddi, Sözleşme'nin 8. maddesine aykırıdır.
- Anayasa Mahkemesi Yaşar Karaca Kararı: Nakil taleplerinin reddedilmesi, gerekçeli karar hakkının ihlalidir.
Bu kararlar, cezaevi yönetimlerinin nakil kararlarında daha dikkatli ve hassas olması gerektiğini göstermektedir. Nakillerin keyfi olmaması, kanuna ve hukuka uygun gerekçelere dayanması ve aile bağının korunması büyük önem taşımaktadır.
Cezaevi sevkleri, mahkumların ve ailelerinin hayatını derinden etkileyen bir konudur. Bu nedenle, infaz hukukunun adaletli bir şekilde uygulanması, mahkum haklarının korunması ve aile bağının güçlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Cezaevi kapıları, infaz hukukuna, adalete, vicdana ve insanlığa açılmalıdır. Adalet dışarıdan içeriye, cezaevine girmelidir. Hukuk, infazın zorluklarını zorlamaz; çözer. İnsan onuruna yakışır cezalandırmanın haysiyeti hakkaniyettir.